Makaleler

Insan dogasina bakis açilarini arastiriken birçok görüsün insan için ne dedigi, anlam için ne söyledigi, insanin amacina dair fikirlerin, tanimlarin nasil oldugu konusunda kitaplar, yazilarla karsilasiriz. Bazen bu arayisin bizden bagimsiz, bir iddia, bir fikir, bir söylem olmasini bekleriz. Tam da bu noktada bir cevap bulamadigimizi hissederken, aslinda asil cevabi bulmus oluruz. Su meshur objektif bakis açisi kavramini tekrar gözden geçirmeli…. Okuduklarimiz anlayabildigimiz, anladiklarimiz ise kendimiz kadar. Gestalt terapisi de tam da böyle der; “ben” baskalariyla ve “ben olmayanlar”la temas ettikçe ve etkilesimde bulundukça kendini tanimlayabilir. “Ben”, “senin” ve “onun” karsitidir ama bunlarla temas halinde olmadikça da “ben” kendini belirleyemez ( Akkoyun, 2001 ).

Okudukça ve düsündükçe insani ve dogasini anlamanin biraz da kendini anlamak oldugu fikri terapi odalarinda da ulastigimiz bir bilgidir. Kendimizi karistirmadan yasamaya ya da anlamaya çalistigimiz anlar sadece oyalanmadir.

Bu makalede insan dogasini çogunlukla Gestalt terapi kuraminin referansiyla birlikte kendi fenomenolojimle anlatmaya çalisacagim. Sizlerin de kendi bakis açinizdaki anlamina birakarak.

Perls, her bireyin, her bitkinin ve her hayvanin dogustan tek bir amaca yönelik oldugunu savunur; kendisi gibi olabilmek.

Varolusçu bakis açisi düsünüldügünde; yasamin belirlenmis ve standart bir amaci olmadigini söyleyebiliriz. Bir baska deyisle her insan kendi seçimlerine ve sorumluluguna göre kendi amacini yaratma özgürlügüne sahiptir. Dogdugumuz yeri, içinde yasadigimiz kültürü, anne ve babamizi seçme özgürlügüne sahip olamasak bile; bunlara nasil anlamlar yükleyecegimiz ya da ne sekilde kabul veya reddedecegimiz bizim seçimlerimizdir. Bu bilgi bize her an seçim yapabilme özgürlügüne sahip oldugumuzu hatirlatir.

Fenomenolojik bakis açisini savunan filozoflardan Kant’a (1781/2011) göre, bir seyi objektif olarak bilemeyiz, yalnizca bize göründügü sekilde o sey hakkinda fikrimiz olabilir. Diger bir deyisle, gerçekligin asil dogasini anlamamiz ve dogrudan yasantilamamiz mümkün degildir. Dolayisiyla bu bakis açisina göre gerçeklik bizim yaptigimiz yoruma dayanir. Bu yorum da kisilik özelliklerimiz, kültür gibi pek çok degiskenden etkilenecegi için göreceli, diger bir deyisle fenomenolojik bir gerçekliktir. 

Sorun su ki hepimiz kendi gerçekligimizin pesinde baska gerçekliklerin var olabilecegini düsünmeden kosariz. Birbirimizi kendi gerçekligimize davet etmek için türlü türlü ikna girisimlerinde bulunuruz. Anlayamaz, anlatamayiz. Oysa durum basittir; ayni resme bakip farkli çagrisimlari olan biricik insanlariz; ne daha iyi , ne daha kötü; sadece öyle…